Türkiye’de geçici koruma altında bulunan 3 milyon 622 bin Suriyelinin büyük kısmının “kalıcı” olduğunu söyleyen Prof. Dr. Rabia Karakaya Polat “Bu yüzden onların sadece temel insanı ihtiyaçlarını gidermek değil, Türkiye toplumuyla uyumlu bir şekilde yaşamalarına yönelik projeler geliştirmeliyiz” dedi.
Türkiye’deki Suriyeli mültecilere yönelik yerel söylemler ve politikaları masaya yatırmayı ve ortaya çıkacak bilimsel veriler ışığında öneriler geliştirmeyi amaçlayan “Türkiye’deki Suriyeli Mülteciler: Yerel Yönetimleri Anlamak” isimli proje, Işık Üniversitesi Maslak Kampüsü’nde tanıtıldı. British Academy desteğiyle ve Işık Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Prof. Dr. Rabia Karakaya Polat’ın, Birmingham Üniversitesi’nden Prof. Dr. Vivien Lowndes’la birlikte yürüteceği araştırma 2 yıl sürecek. Projenin tanıtıldığı Maslak Galeri Işık’ta ayrıca, Hayata Destek Derneği’nin yardım çalışmaları kapsamında temas ettiği Suriyeli ve Iraklı ailelerin fotoğraflarından oluşan ‘GeçErken’ fotoğraf sergisinin de açılışının yapıldı.
‘DÜNYADA EVİNİ TERK ETMEK ZORUNDA KALAN 68.5 MİLYON KİŞİ VAR’
Etkinlikte konuşma yapan Hayata Destek Derneği Direktörü Sema Genel Karaosmanoğlu “Dünya genelinde evini terk etmek zorunda kalan 68.5 milyon insan var. Toplam 200 milyon insan ise yaşamını sürdürebilmek için insani yardıma ihtiyaç duyuyor. Uzun krizler istisna olmaktan çıktı. Birleşmiş Milletler verilerine göre, evini terk etmek zorunda kalan birisinin eve dönüşü ortalama 26 yıl alıyor” dedi.
‘TÜRKİYE’DE GEÇİCİ KORUMA ALTINDAKİ SURİYELİ SAYISI 3 MİLYON 622′
Halihazırdaki en büyük insani krizin Suriye’de olduğunu söyleyen Karaosmanoğlu “Ülkesini terk etmek zorunda kalmış 5 milyon kişinin çok büyük kısmı Türkiye’ye sığınmak zorunda kalmış durumda. Türkiye’de geçici koruma altında bulunan kayıtlı 3 milyon 622 bin kişi var” ifadelerini kullandı.
‘BELEDİYELERİN MÜLTECİLERLE İLGİLİ ÇALIŞMALARINA IŞIK TUTACAĞIZ’
Projenin detaylarını Sputnik’e anlatan Işık Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Prof. Dr. Rabia Karakaya Polat ise Türkiye’nin ‘açık kapı’ politikasının dünyaya örnek teşkil ettiğini ancak bu politikanın yerel yönetimler yönetimler düzeyindeki çabalarla da desteklenmesi gerektiğine vurgu yaptı. Prof. Dr. Polat “Merkezi hükümet tarafından belirlenen bir ‘açık kapı politikası’ var ve Türkiye bu konuda dünyaya örnek olan politika sergiledi. Ancak bunun yerelde bu ne demek olduğu ve mültecilerin nasıl hayatlar yaşadığı konusunda Türkiye’de yeterince araştırma yok. Yani bu kadar insan Türkiye’de ne gibi hizmetlere erişim sağlayabiliyorlar, belediyeler ve diğer kamu kurumları ne gibi imkanlar tanıyabiliyor, bilmiyoruz. Dolayısıyla bu projenin amacı, yerel yönetimlerin mülteci politikalarını incelemek. Özellikle yerel yönetimler, politikaların belirlenmesinde pek fazla rol sahibi değil, merkezi yönetim belirliyor. Ama asıl mültecilerle sürekli olarak iletişim halinde olan ve onların gündelik problemleriyle ilgilenmek zorunda olan yerel yönetimler. Dolayısıyla biz belediyelere ışık tutup, onlara biraz daha ses vermek istiyoruz. Ne gibi zorluklar yaşıyorlar, yeterince kaynakları var mı? Bu sorulara yanıt arayacağız” diye konuştu.
‘SULTANBEYLİ BELEDİYESİ MÜLTECİLERİN HAYATLARINA DOKUNAN BELEDİYELERDEN BİRİ’
Mülteciler konusundaki çalışmalarda, belediyeler arasında farklar olduğuna işaret eden Polat “Mesela ilk bulgularımız gösteriyor ki bazı belediyeler bu konuda çok başarılı, özellikle STK’larla işbirliği yaparak çok önemli projeler gerçekleştiriyorlar. Hepsi ellerinden geleni yapsa da; bazıları, özellikle uluslararası fonlara erişmek konusunda, daha girişimci. Mesela, Sultanbeyli Belediyesi Almanya’dan, Avrupa Birliği’nden ve farklı bölgelerinden fonlar alarak ve STK’larla işbirliği yaparak mültecilerin hayatına dokunan çok önemli projeler gerçekleştirdi” dedi.
‘TÜRKİYE ÖRNEĞİNİN EŞİ YOK, BAŞKA KİMSENİN KAPISINI BİR ANDA 3.5 MİLYON KİŞİ ÇALMADI’
Amaçlarının belediyelerin yaşadığı zorlukları ortaya çıkarmak ve onlara daha fazla destek verilmesi için de kamuoyu oluşturmak olduğunu savunan Polat “Bence belediyelerin hepsi takdiri hak ediyor. Bu onlar için bir öğrenme süreci. Çünkü hiçbir ülkenin kapısına birkaç sene içinde 3.5 milyon kişi gelmedi. Onun için eleştirirken de bunu göz önünde bulundurmak lazım. Daha başındayız, Türkiye’nin bu kadar büyük bir göç tecrübesi de yok. Buna uygun kurumları da yoktu. Ama hem kurumlar hem yasal mevzuat yavaş yavaş geliştiriliyor. Ama sivil topluma ve üniversitelere de çok büyük rol düşüyor. Biz akademisyenler olarak daha fazla araştırma yapmamız lazım. Sivil toplumun da kamu kurumlarıyla işbirliği içinde özellikle sosyal uyuma yönelik çünkü mültecilerin Türkiye’de çok büyük bir kısmının kalıcı olacağı da artık belli olmaya başladı. Dolayısıyla sadece temel insanı ihtiyaçlarını gidermek değil, Türkiye toplumuyla uyumlu bir şekilde yaşamalarına yönelik projeler geliştirmemiz, bunu önceliklendirmemiz lazım” ifadelerini kullandı.
‘BİR ÇOK BELEDİYE SURİYELİLERE YÖNELİK TÜRKÇE KURSU AÇIYOR, BU SOSYAL UYUMUN OLMAZSA OLMAZI’
Pek çok belediyenin Suriyeliler yönelik Türkçe kurs açığına işaret eden Polat “Sosyal uyumdan bahsediyorsak; bu insanlar iş bulmak, komşularıyla iletişim kurmak, çocuklarının ev ödevlerine yardım etmek istiyorlarsa dil bilmeliler. Çocuklar bir şekilde öğreniyor diyebilirsiniz fakat anne ve baba evde Türkçe konuşmuyorsa bu işler çok zor olur. Onun için belediyelerin yaptığın en yaygın şeyler ve bence desteklenmesi gereken şeylerden biri bu. Bunun dışında istihdama yönelik projeleri var. Mesela, çeşitli mesleki eğitimler düzenliyorlar. Çünkü buraya gelen Suriyeliler çok çeşitli, hepsi eğitimli ve kalifiye olmayabilir. Geçmişte yaptıkları işi burada yapamıyor olabilirler. Bunlara yeni beceriler kazandırmak ve hem Türkiye ekonomisine hem de toplumuna katkı yapmaları için onlara fırsat vermek lazım. Bu, mültecilere yönelik olumsuz önyargıları yıkmak için de bence çok iyi bir yöntem. Birçok belediye bu tür projeleri yürütüyor. Tek sorun, yeterince kaynakları olmaması. Ne yapmaları gerektiğini bilmiyorlar. İyi örnekleri takip ederek ilerlemeye çalışıyorlar” değerlendirmesinde bulundu.
‘YAPACAĞIMIZ PROJE, LÜBNAN VE ÜRDÜN GİBİ ÜLKELERE ÖRNEK OLACAK’
Polat “Biz akademik olarak bir fotoğrafınız çekmek, bazı şeyleri açıklamak istiyoruz. Mesela, neden bazı belediyeler diğerlerinden daha başarılı, bu farkları nasıl açıklarız gibi. Ama yaptığımız şeylerin bir etkisi de olmasını istiyoruz. Akademik camia dışında da bir paylaşım yapmak istiyoruz. Onun için de daha uygulamaya yönelik Türkçe ve İngilizce olarak raporlar yazacağız projenin sonunda. Bu raporlarda politika önerileri geliştireceğiz. Bunlar sadece Türkiye için geçerli olmayabilir. Bu nedenle raporları, İngilizce de yayınlayacağız. Türkiye gibi bu kadar çok mülteciye ev sahipliği yapan Lübnan, Ürdün gibi başka bölge ülkeleri de var. Bazı çıkarımlarımızın oralarda da geçerli olacağını düşünüyoruz” diye ekledi.